Bir Kış Günü, Öğleden Sonra

Yazar olmak, olduğunu bilmemektir

Marguerite Duras’ın Bir Kış Günü Öğleden Sonra romanında iki kişi; biri kadın biri erkek. Mekan Quillebeuf. Marine restoranın kafesinde Captain ve geçmişinde kaybolmuş, yarı ölü karısı Lucy’yle karşılaşırlar. Uzun bir süre onları, hareket ve diyaloglarını izler, sonra da Lucy’nin kayıp şiir hikâyesini kurmaya, sonlandırmaya çalışırlar. Roman boyunca sürer konuşmaları, yazmayı ve hayatı sorgulamaları, tartışmaları.

“Bu öyküyü yazacaksınız da ne olacak?”

“Yazacak başka şeyim yok. Bence, bu öykü engel oluyor başka şeyler yazmama. Ama bu da doğru değil. Bizim öykümüz her zaman böyle havada kalacak, hiçbir zaman tümüyle gereğince yazılmayacak, “ dediniz.

“Kimi öykülerin yazgısı mıdır bu,” diye sordunuz.

"Bilmiyorum. Benden ne öğrenmek istediğinizi pek iyi anlayamıyorum. Bildiğim kadarını söylüyorum ben, kimi öykülerin bütünüyle kavranamayacağını, birbiriyle bağıntısız ardışık durumlardan oluştuğunu söylüyorum. En korkunç öyküler, diyorum, hiçbir zaman açığa vurulmayan, kendi kaypaklığı içinde yaşanan öykülerdir."

İkimiz de önümüze bakıyoruz. Göz göze gelsek belki ağlayacağız. Ne zaman bu yazı konusu açılsa, bakıyorum dikkat kesiliyorsunuz.

“Yazmama engel olan sizsiniz. Bu da çok umutsuz ediyor sizi. Kendiniz yazmadığınız için. Yazmıyorsunuz, çünkü her şeyi biliyorsunuz bu konuda, yazmak denilen bu belalı olayın bütün bunalımlarını, yazmak, yazmamak, yazamamak, bütün girdisini çıktısını biliyorsunuz bunların. Size bir şey diyeyim mi, siz bir yazar olduğunuz için yazmıyorsunuz. Görülmemiş bir şey değil bu.”

“Peki, siz nasıl bulaştınız bu işe?”

“Budalalıktan herhalde… Böyle bir şeyin olabileceğine inanmaya başlamak için budala olmalı insan. Bu iş nasıl becerilir, niçin yapılır onu da bilmiyorum. Size bir şey diyeyim mi, nedenini bilen de yok. İş başlamakta. Gerisi kendiliğinden gelir, yazarsınız, peşini bırakmazsınız. Sonra bir de bakarsınız ki, olmuş işte.”

“Bir gurur meselesi olacak.”

“İlk kitap için evet, olabilir. Kimi yazarlarda daha çok erkeklerde, yalnız bu var. Ama ilk kitaptan sonrası için gurur deyip geçemeyiz, öyle bir el koyar ki yaşamımıza, öyle bir yerleşir ki, inanılmaz… Ama bu da hiç kuşkusuz bir tür korku… İnsanı belli bir korkuya karşı koruyan bir tür korku… Yani bu da olabilir bilmiyorum."

“Yazar olmak, olduğunu bilmemektir.”

Marguerite Duras hayranları. Sevgili ve Yazmak kitaplarını okuyup da elinden bırakamayanlar. Duras’nın büyülü dünyasından çıkmak istemeyenler. Bu romanı okuduktan sonra belki de benim gibi artık yazmak istemeyecek hatta başka hiç kimsenin de bir daha yazmasını istemeyeceksiniz. Bir süreliğine…

Füsun Çetinel